
Anlaşmalı boşanmada kadının hakları dendiğinde nafaka, ortak çocuğun velayeti, tazminat, mal paylaşımı ve düğün takıları gibi ziynet eşyaları gündeme gelir. Türk Hukukunda çekişmeli ve anlaşmalı boşanma davası olmak üzere iki tür boşanma davası vardır. Çekişmeli boşanma davası, tarafların boşanma ya da boşanmanın sonuçlarından biri ya da birkaçında anlaşma sağlayamaması durumunda açılır. Bir diğer boşanma davası ise anlaşmalı boşanma davasıdır.
Anlaşmalı boşanma davasında, taraflar boşanmanın sonuçları ile ilgili mutabık kalmıştır. Bu yazımızda, anlaşmalı boşanmada kadının hakları konusunu inceledik. Kürşad Arı Hukuk ve Danışmanlık, kadının anlaşmalı boşanmada hukuki hakları ile ilgili sizlere en doğru bilgileri sunmayı amaçlıyor. Beylikdüzü boşanma davası avukatı arayışında olanlar için de profesyonel destek sağlamaktadır.
Anlaşmalı Boşanma Nedir?
Anlaşmalı boşanma, evlilik birliğinin eşlerin ortak iradesi ve belirli şartların sağlanması ile hâkim tarafından sonlandırılmasıdır. Anlaşmalı boşanmada, taraflar, evliliklerinin sona ermesi ile ilgili ortak anlaşmaya varır ve bu anlaşmayı genellikle bir anlaşmalı boşanma protokolü hâlinde mahkemeye sunar. Anlaşmalı boşanmadan bahsedebilmek için evliliğin en az bir yıl sürmüş olması gerekir. Ayrıca tarafların boşanma, nafaka, velayet gibi konularda aralarında mutabık olmalarına bakılır. Mahkeme, tarafların hazırladığı protokolü uygun görürse, kısa süre içinde boşanma davasını sonuçlandırır. Çekişmeli boşanma davasına kıyasla anlaşmalı boşanma davası daha hızlı ve daha az stresli bir dava sürecidir.
Boşanma Davasını Kadın Açarsa Hukuki Hakları Korunur Mu?
Boşanma davasını açan tarafın kadın olması, hukuki hakların korunması açısından bir fark yaratmaz. Hâkim, tarafların haklarını göz önünde bulundururken, evlilik birliği içindeki tutumlarını değerlendirir.
Boşanma davalarında çoğu zaman, kadınların aile içindeki geçmişten günümüze gelen ikincil konumu dikkate alınarak, kadın yönünden pozitif ayrımcılık uygulanır. Bunun yanında bu avantaj-dezavantaj ilişkisi, her evlilik birliği için farklılık gösterir. Kadının ve erkeğin ekonomik durumu değerlendirilerek, haklar arasında denge kurulması hedeflenir.
Kısacası, boşanma davasını açan kadının hukuki hakları mahkeme nezdinde korunur.
Anlaşmalı Boşanmada Kadının Hukuki Hakları Nelerdir?
Toplumumuzda boşanma ile birlikte kadınların ve çocukların erkeklere göre daha fazla mağduriyet yaşadığı görülür. Bu noktadan hareket ile TCK’da aile hukuku hükümleri kapsamında genel itibari ile kadını ve çocuğu korumaya yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Bu hükümlere göre, kadına boşanma davası süresince ve boşanma sonrasında talep edebileceği bazı haklar tanınmıştır. Bu haklar şu şekildedir.
Kadının Velayet Hakkı
Eşlerin ortak çocuklarının olması halinde, boşanmanın doğuracağı sonuçlardan biri çocuğun velayet hakkının kimde kalacağıdır. Velayet hakkının kime verileceğine karar verilirken öncelikli ilke “çocuğun üstün menfaati” olarak belirlenmiştir. Hakim, ortak çocuğun velayetinin hangi ebeveynde olması ile daha sağlıklı ve daha mutlu bir hayat süreceğini değerlendirir ve bu duruma göre velayete hükmeder. Bu değerlendirmede çocuğun yaşı, fiziksel ve ruhsal durumu da göz önünde bulundurulur. Özellikle çocuğun yaşının küçük olması ve annesinin gözetimine muhtaç olması halinde velayet hakkı kadına verilir.
Anlaşmalı boşanma protokolü tarafların velayet hususunda anlaşma sağlamalarını zorunlu tutmuştur. Anlaşmalı boşanma davasında hakim, boşanmaya tarafların anlaşmalarına göre karar verecek ve anlaşma sağlanan hususlarda takdir yetkisini kullanamayacak olsa bile velayet konusunda çocuğun üstün yararını gözetmek zorundadır. Buna göre, velayet ile ilgili hakimin takdir yetkisini kullanabileceği görülür.
Kadının Nafaka Hakkı
Boşanma sonucunda, taraflara nafaka talebi hakkı doğar. Nafaka, tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası olmak üzere, kapsamına göre 3 türe ayrılır.
Yoksulluk Nafakası: Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesi kapsamında “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer tarafın maddi gücü oranında süresi olarak nafaka isteyebilir.”
Buna göre, yoksulluk nafakası, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek olan tarafça talep edilen maddi desteği ifade eder. Yoksulluk nafakası, boşanma sonucunda kadının sahip olduğu en büyük haklardan biridir. Toplumumuzda kadının evdeki yerinin genellikle ev işleri ve çocuğun bakımı olması ve genellikle kadının evlendikten sonra iş hayatını bırakması ya da eşi tarafından çalıştırılmaması gibi sebepler ile boşanma sonucunda ekonomik açıdan mağduriyet yaşayan genellikle kadınlar olur. Bu nedenle, uygulamada genellikle yoksulluk nafakası almaya hak kazanan taraf kadın olur.
Tedbir Nafakası: Boşanma davasında ödenmesi hükmedilen nafaka türüdür. Tedbir nafakası eş ve çocuk lehine olmak üzere iki şekilde kararlaştırılır.
Eş lehine hükmedilen tedbir nafakası, boşanma davasında yoksulluk içinde olan ya da yoksulluğa düşme ihtimali daha yüksek olan tarafın geçimini sağlayabilmesi için hükmedilir. Bu noktada ekonomik olarak kadınların mağduriyetine daha sık rastlanması nedeni ile uygulamada genel itibari tedbir nafakası kadının lehine hükmedilir.
Çocuk lehine tedbir nafakası ise boşanma davasında çocuğun bakımı kendisine bırakılan eşe, diğer eşin ödediği nafakadır. Buradaki amaç, yargılama süresi içinde her iki eşin de çocuğun bakımına maddi açıdan destek olmasıdır.
İştirak Nafakası: Boşanma sonucu velayetin bırakılmadığı tarafın, velayet hakkı sahibi olan eşe müşterek çocuğun bakımı ve eğitimi için ödediği nafaka çeşididir. Velayetin kadına bırakılması halinde kadının, ortak çocuğunun bakımı için sahip olduğu haklardan biri iştirak nafakasıdır.
Anlaşmalı boşanma protokolüne göre özellikle yoksulluk nafakası ile ilgili anlaşma sağlanması gerekir. Taraflar talep ediyorsa, açık olarak nafaka yükümlüsü eşin kim olduğu, ne süre nafaka ödeyeceğine ilişkin anlaşma sağladıklarını beyan etmeleri gerekir. Tarafların birbirlerinden nafaka talepleri yoksa yine talepleri olmadığı ile ilgili iradelerini açık şekilde beyan etmeleri gerekir.
Bu noktada, genellikle eşlerin süreci hızlandırmak için nafakaya ihtiyaçları olması ihtimaline karşın nafaka talep etmedikleri ile ilgili beyanda bulunmaları ileride hukuki ve maddi kayıplara sebep olabileceği unutulmamalıdır. Eşlerin anlaşmalı boşanma protokolünde yazılı şekilde ve anlaşmalı boşanma davası duruşmasında sözlü olarak nafaka talep etmediğini beyan etmesi durumunda, boşanma davasını takiben nafaka talepli dava açma hakları yoktur.
Kadının Tazminat Hakkı
Anlaşmalı boşanma davası sonucunda eşlerin evlilik birliği süresince kusurlarından kaynaklı, maddi ve manevi tazminat talep etme hakları vardır. Tazminat talebinde tarafların kusur oranlarına bakılır. Kadının boşanma davasının açılmasında kusuru yoksa ya da erkekten daha az kusuru varsa, maddi tazminat talep etme hakkı vardır.
Kadının manevi tazminat talep edilebilmesi için diğer eş tarafından kişilik haklarına saldırıda bulunulmuş olması gerekir. Kadının evlilik birliği içinden eşi tarafından aşağılanması, hakarete maruz kalması, genel olarak psikolojik şiddete maruz kalması kişilik haklarına saldırı niteliğinde değerlendirilir. Bu durumda kadına manevi tazminat talep etme hakkı doğar.
Anlaşmalı boşanma davasında kadının maddi ve manevi tazminat talebinin bulunup bulunmadığını, tazminat talep ediyorsa miktarı ve ödenme biçimini açıkça beyan etmesi istenir. Ayrıca, tarafların bu bedel üzerinde anlaşma sağlamaları gerekir. Nafakada olduğu gibi tazminat hakkında da dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, anlaşmalı boşanma davası kapsamında tazminat talebinin bulunmadığını açık şekilde beyan eden tarafın boşanma davasından sonra tazminat talepli dava açma hakkının olmadığıdır.
Kadının Mal Paylaşımı İle İlgili Hakları
Türk Medeni Kanunu 01.01.2002 tarihli yenilik ile birlikte kural mal rejimi türü “edinilmiş mallara katılma rejimi”dir. 1 Ocak 2002 değişikliği öncesi kural, mal rejimi türü “mal ayrılığı rejimi” olarak uygulanıyordu.
Buna göre; 1 Ocak 2002 tarihi sonrası yapılan evliliklerde edinilmiş mallara katılma rejimi söz konusu olur. Edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında, eşler evlilik birliği içinde edindikleri mallar dışında kalan malları, boşanma ile birlikte yarı yarıya paylaşır. Evliliğin 1 Ocak 2002 tarihinden önce kurulmuş olması ile birlikte bu tarih sonrası bir boşanma gerçekleşirse, yapılacak mal paylaşımına bu tarih öncesi edinilen mallar dahil edilmez.
Evlilik süresince edinilmiş mallara katılma rejimi ile kadın emeğini ev işlerine harcıyor, bir işte çalışmıyor ve evin geçimini sadece erkek sağlıyor olsa da evlilik birliği içinde edinilmiş olan mallar üzerinde her iki eş de yarı yarıya hak sahibi olur. Buna göre, kadının ekonomik olarak korunmuş olması hedeflenmiştir.
Anlaşmalı boşanma davasında tarafların pek çok noktada anlaşmış olması zorunluyken, mal paylaşımı konusu, bu zorunluluklardan biri değildir. Taraflar malların nasıl paylaşılacağı, kimin hangi mal üzerinde hakkı bulunduğu ile ilgili anlaşma sağlamamış olsa bile anlaşmalı boşanma davası açabilir. Mal paylaşımı ile ilgili anlaşma sağlanmamış olması, davanın çekişmeli boşanma davasına dönüşmesine neden olmaz. Bu takdirde taraflar, anlaşmalı boşanmanın kesinleşmesi ile beraber mal paylaşımı ile ilgili ayrı bir dava açma hakkına sahiptir.
Tarafların mal paylaşımı ile ilgili anlaşma sağlama zorunlulukları bulunmamasının yanı sıra anlaşma yoluna gitmelerinde de herhangi bir engel yoktur. Anlaşmalı boşanma protokolüne göre, boşanma sonucunda hangi malın kimde kalacağı, kimin ne kadar değer artış payı ya da katkı payı elde edeceği ile ilgili konularda anlaşma sağlamaları gerekir.
Eşlerden birinin tüm malları diğer eşe bırakıp mallar ile ilgili herhangi bir talebi olmaması durumunda da bunu protokolde açık şekilde belirtme hakkı vardır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ise herhangi bir talebi olmadığı ile ilgili beyanda bulunan tarafın, boşanmaya hükmedildikten sonra mal paylaşımı talebinin olduğu dava açma hakkının olmamasıdır.
Kadının Ziynet Eşyalarını Talep Etme Hakkı
Taraflara düğünlerinde takılan altın, bilezik, küpe gibi ziynet eşyaları ve para gibi maddi değerler kimde kalacağı, boşanma davasıyla beraber gündeme gelen konu başlıklarından biridir. Ziynet eşyaları boşanma davasında talep edilecek hususlardandır. Başka bir dava açma zorunluluğu yoktur. Bu konu ile ilgili kanunda açık bir düzenleme bulunmamasına karşın Yargıtay kararları ışığında çözüm sağlanır.
Yargıtay kararları kapsamında; kadına takılan ziynet eşyalarının tamamı, boşanma sonrası kadına aittir. Erkeğe takılan takılardan ise kadına özgü olabilecek bilezik, küpe gibi ziynet eşyaları da kadına ait kabul edilr. Çeyrek, yarım altın, saat, para gibi takılar erkeğe ait olan ziynet eşyaları içinde değerlendirilir. Buna ek olarak, boşanma sonrası taraflar arasında ziynet eşyalarının kimde kalacağı ile ilgili bir paylaşım anlaşması varsa, bu anlaşma geçerli kabul edilir.
Anlaşmalı boşanma davasında, taraflar ziynet eşyalarının kimde kalacağı ile ilgi de kendi aralarında anlaşma sağlayabilir. Bu noktada da mal paylaşımında olduğu gibi tarafların anlaşma sağlama zorunluluğu yoktur. Ziynet eşyaları ile ilgili anlaşma sağlanmamış olması, söz konusu davanın çekişmeli boşanma davasına dönüşmesine neden olmaz.
Kadının Ücretsiz Avukat Talep Hakkı
Boşanma davasında kadınlar için doğru hukuki destek alabilmek, hayati önem taşır. Bu süreçte, ekonomik olarak kendisi için vekil tayin edemeyen kadınlara, adli yardım imkânı sunulur.
Adli yardım alan kadına, baro tarafından bir boşanma avukatı atanır. Adli yardıma hak kazanan kadıdın, mahkeme harç ve giderleri de yardım kapsamı içinde devlet tarafından karşılanır.
Kadının Koruma Kararı Talep Hakkı
Şiddete maruz kalan kadınlar için kanun koyucular tarafından koruyucu ve önleyici tedbirler öngörülmüştür. Kadınlar, şiddet uygulayan eş ile ilgili uzaklaştırma kararı, çocukla kişisel ilişkinin durdurulması kararı gibi önleyici tedbirler alınması için Aile Mahkemesi’ne başvuru yapabilir.
Sıkça Sorulan Sorular
Anlaşmalı Boşanma Davasında Kadın Ne Alır?
Anlaşmalı boşanma davasında tarafların aralarında fikir birliğine varması ile kadın boşanma sonrası da soyadını kullanmaya devam edebilir. Bu durum boşanma protokolünde belirtilmelidir. Aksi takdirde, kadın kızlık soyadını kullanmaya devam edebilir. Tarafların boşanma protokolünde anlaşamadıkları bu husus ile ilgili boşanma tarihinden itibaren 1 yıl içinde dava açma hakkı vardır.
Anlaşmalı Boşanmada Kadın Ne Kadar Nafaka Alır?
Anlaşmalı boşanma davalarında nafaka miktarı, herhangi bir alt ya da üst sınıra tabi değildir. Taraflar, kendi aralarında anlaşma sağlayabilir ve herhangi bir miktar belirleyebilir. Ancak, bu miktarın uygulanabilir olması gerekir.
Kocasından Boşanmak İsteyen Kadın Ne Yapmalı?
Kadın kocasından boşanmak için Aile Mahkemesine bir dilekçe ile başvuru yapması gerekir. Boşanma davalarında yetkili mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri ya da son defa altı aydan beri müşterek oturdukları yer mahkemesidir.
Anlaşmalı Boşanma Davalarında Kadın Hangi Durumlarda Nafaka Alamaz?
Kadın boşanma davası sonrası yoksulluğa düşmeyecekse nafaka alamaz. Kadının yoksulluk nafakası alması için boşanma sonucu yoksulluğa düşmesi şartı aranır. Kadın çalıştığı yerden bilerek ve isteyerek ayrılmışsa, bunun tespit edilmesi halinde nafaka alamaz. Kadın SGK’ lı olarak bir işyerinde çalışıyorsa da nafaka alamaz.
Anlaşmalı Boşanmada Kadının Hakları İçin Avukat Desteği Şart Mı?
Anlaşmalı boşanma davalarında avukat desteği şart olmamakla birlikte, kadının hakları ile ilgili eksiksiz bilgi sahibi olması ve buna uygun bir protokol imzalanması için bir aile hukuku avukatı ya da deneyimli bir Beylikdüzü avukat desteği alması oldukça önemlidir.
Av. Mustafa Kürşad Arı
İstanbul doğumlu olan Av. Mustafa Kürşad Arı, ilk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamlamış, ardından İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak avukatlık stajını tamamlamış; halen Beylikdüzü’nde kurucusu olduğu hukuk bürosunda serbest avukat olarak hizmet vermektedir.
Ağırlıklı olarak boşanma davaları ve ceza hukuku alanlarında çalışan Av. Mustafa Kürşad Arı, aile hukuku ve ağır ceza davalarında edindiği tecrübe ile öne çıkmaktadır. İstanbul Barosu nezdinde CMK (Ceza Muhakemesi Kanunu) kapsamında da görev almaya devam etmekte; hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma ilkeleri doğrultusunda müvekkillerine profesyonel hukuki destek sunmaktadır.
Av. Mustafa Kürşad Arı
stanbul ilinde doğmuş; ilk ve orta öğrenimini de İstanbul’da tamamlamıştır. Akabinde İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi lisansını tamamlayan Mustafa Kürşad Arı ,İstanbul Barosuna kayıtlı olarak stajyer avukatlık yapmış, günümüzde ise Beylikdüzü’nde kurduğu hukuk bürosunda serbest avukatlık hizmeti vermeye devam etmektedir. Aynı zamanda İstanbul Barosun’da CMK hizmetlerinde avukatlık yapmaktadır.